Festivalin 3. Günü; Küçük Veysel’den: Güzelliğin On Par’Etmez

Didem DURAK profil resmi

Kategorisi : Festival Günlüğü

Yayınlanma tarihi : 11.10.2012

Etiketleri : Güzelliğin On Par’Etmez, 3.gün, 2012, Antalya, film festivali, festival, 49. Altın Portakal Film festivali, Altın Portakal, Veysel, Hüseyin Tabak


49. Altın Portakal Film Festivali’nin üçüncü gününde favorilerden biri olarak gösterilen Güzelliğin On Par’Etmez adlı yapım gösterildi. Hüseyin Tabak imzalı film, finalde jüriye zor anlar yaşatacağa benziyor.

Film temelde Türkiye’den tek kelime Almanca bilmeden Avusturya’ya göç etmek zorunda kalan küçük Veysel’in öyküsünü anlatıyor olsa da, Avusturya’da yaşayan azınlıklar, parçalanmaya yüz tutmuş aileler ve ideolojiler uğruna yapılanlarla ilgili de birçok detay içeriyor.

Filmin aynı zamanda senaristi de olan Hüseyin Tabak, hem senaryoyu yazıp hem de filmi yönetmenin avantajlarını da doğru kullanarak bu kadar derin konuyu bir arada ve yalın bir biçimde öyle güzel işlemiş ki, eleştirmenler ve izleyiciler ne fikirde olurlarsa olsunlar, filmin güzelliği çok par’ediyor.

Abdülkadir Tuncer masum ve doğal halleriyle Veysel rolünü başarıyla oynuyor. Güzelliğin On Par’Etmez anne rolündeki Lale Yavaş ve baba rolündeki Nazmi Kırık haricindeki oyuncuların birçoğunun oynadıkları ilk film olma özelliğini de taşıyor. Buna rağmen filmin en önemli niteliklerinden biri, amatör ama katıksız oyunculuklarla izleyiciye ulaşması; izleyicide samimiyet ve özdeşleşme hislerini etkili bir şekilde uyandırması. Abdülkadir Tuncer, nam-ı diğer küçük Veysel, ödül alır mı bilinmez ancak komşu rolündeki Orhan Yıldırım o kadar iyi oynuyor ki En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu rolünü kaparsa şaşırmamalı.

Tabak Haneke’den hikâye anlatmakla ilgili doğru noktaları öğrenmişe benziyor. Fatih Akın filmlerindeki o sevimli tat da Güzelliğin On Par’Etmez’de hissedilmekte ama tüm bu etkiler gözle görülemeyecek kadar az, Tabak kendisi olmayı ve özgün hikâyeler yaratmayı başarabilmiş bir genç yönetmen ve gelecek vaat ediyor.

Filmde ufak tefek aksaklıklar yok değil. Hikâyenin tüm sapmalara rağmen dokunaklı oluşu, çok büyük laflar etme derdinde olmayışı, muhtemelen çok yüksek olmayan bir bütçe ile başardıkları göz ardı edilemeyecek kadar değerli. Görüntü yönetmeni Lukas Gnaiger de alkışları hak ediyor.

 

Bülten kaydı için tıklayınız