Jim Jarmusch ile Limitleri Zorlamak

Perihan MURAT profil resmi

Kategorisi : Bağımsız Sinema

Yayınlanma tarihi : 07.10.2012

Etiketleri : Aksiyon, Bağımsız Amerikan Sineması, Jim Jarmusch, Gerilim, Kübizm


Jim Jarmusch’un en son filmi olan The Limits of Control (Kontrol Limitleri-2009) filmi kolay kolay karşımıza çıkacak filmlerden değildir. Bağımsız Amerikan sinemasının birçok örneğini sunan yönetmen yine kendi tarzını perdeye yansıtıyor. Bir kiralık katilin yolculuğunu göstermektedir ancak yönetmenin konuyu ele alış şekli sıradan bir cinayet ve aksiyon öğelerini taşımamaktadır.

Filmin, geneline baktığımızda başlangıçtan itibaren karakterler üzerine kurulmuş bir hikâye oluşmaktadır. Yönetmen, filmde karakterin felsefesini başarıyla yansıtırken hikâyenin ilerleyişini sağlıyor. Özellikle bir amaç için çıktığı bu yolculuğu o kadar genişletmiştir ki izlerken karakterin, her adımını önceden tahmin etmesi için seyirciye ipuçları dağıtarak filmin içine çekmektedir. Örneğin, kafede iki ayrı kahve içmesini tahmin etmek gibi ya da resim sergisindeki fotoğrafla beraber bizde bir sonraki adımda karşımıza nelerin çıkabileceğini tahmin etmemiz gibi.  Filmin en ilgi çekici yanı durağan bir film hissi uyandırmasına karşı karakterin sürekli hareket halinde olduğunu görüyoruz. Mekân kullanımı sürekli bağlayıcı ögelerle birlikte verilmiş, trenler, taksiler, uçak yolculuğu sürekli bağlayıcı planlar olarak gösterilmiş ve bu yolculukları özellikle göstererek karakter hakkında bilgi edinmemizi sağlıyor. Aynı şekilde gittiği her yerde karşımıza çıkan helikopterin,  takip etmesini giderek sona yaklaştığımızı hissettiriyor. Yalnız olan karakterimiz filminde adını taşıdığı gibi limitleri belirli olan her yapacağı aşama önceden hazırlanmış bir portre çizmektedir. Telefon kullanmayan, silah kullanmayan, çalışırken kadınlarla birlikte olmayan, az konuşan, her gün tai-chi yapan kontrollü bir adamdır. Aslında bu açıdan karakter,  bir paranoya izlenimi uyandırmaktadır, böylelikle filmin gerilimi oluşmaktadır. Bunu sahnelerin kadrajlarında  dikkat ettiğimizde de görebiliriz, çoğunlukla yakın planlar, detaylar ve derinliği olan arka planları kullanılması bu etkiyi artırmaktadır.

Bir diğer, öğe filmde çok az diyalog kullanımı olduğunu görüyoruz. Bunlarda, sadece bir sonraki adımla ilgili bilgi amacıyla kullanılan  üstü kapalı imalardır. Filmde, bilim, müzik, felsefe, sinema, resim, siyaset ve güncel konuların aslında absürt denebilecek şekilde kurulan diyaloglarla  tanımlanması filmin sonunda hedefinin ağzından çıkan sözlerle bütünleşmektedir. Yalnız karakterimizin yanına gelen yan karakterler filmin diyalogların yanında yine abartılı bir tasvirle sunulmuştur. Fan fatale bir kadın, tedirgin bir şekilde sanki yakalanacağından korkan keman taşıyan adam, bilge figürü ile gitarı getiren adam, sıra dışı kıyafetiyle bir sinema karesinden çıkmış gibi gelen kadın gibi her karakterlerin bir misyonu temsil ettiğini görüyoruz. Yan karakterle, ana karakterin kontrollü bir yolculuk içinde olduğunu hiç bir şeyin aslında tesadüfen orada yer almadığını görüyoruz. Filmin birleştirici bir diğer ögesi de müziği kullanım şekli, sahneler arasında geçerken müzikle birlikte bambaşka bir boyuta dönüşmektedir. Sinemasal olarak, müzikle beraber görüntüleri yavaşlatarak ya da hızla geçmesini gösterilerek bir bütünlük sağlanmıştır. Filmin sonunda ise yine kontrollü bir şekilde silah olmadan ortada iz bırakmadan işlenen bir cinayet. Bilindik bir şekilde olmayan bu son, çok sessiz ve bütün film boyunca beklenilen heyecanı yansıtmaktan kaçınılmış bir sahne olarak görülmektedir, bu yüzden de tam da yönetmenin istediği şey ortaya çıkmaktadır hedefle hiç bir şekilde özdeşleşmeden her hangi bir bilgi edinmeden sadece katilin yolculuğunu bize yansıtmak olduğu görüşündeyim. Bundan dolayı, film tekrar bir yolculuk sahnesiyle  devam ederek, karanlık bir yol boyunca gidişini, tekrar trene binerek son notu okuyuşunu ve görevinin tamamlandığını yeni bir sayfa açtığını gösteriyor. Yine geldiği yere dönerek elbiselerinden sıyrılmasını gösteren yönetmen son sahne olaraktan kapıdan çıkıp gitmesinin ardından kameranın kontrolden çıkar gibi düşüşü karakterin artık, kontrolsüz bir dünyaya giriş yaptığını göstermektedir.

Sonuç olarak filmin, tamamı ince işlenmiş bir kübizm etkisini hissettirmektedir, küçük parçaların bütüne ulaşarak oluşturulmuş bu film yönetmenin ustalığını yansıtmaktadır. Anlatmak istediği hikâyeyi seyircinin kontrolüne bırakır gibi yapsa da aslında kontrolün tamamen kendisinde olduğunu hissetmemek mümkün değil. Filmi izlemek isteyenler için küçük bir hatırlatma, film 2009 yapımı olmasına rağmen Türkiye’de gösterime girmemiş ancak DVD olarak satışı yapılmaktadır. Son olarak, yol filmleriyle ünlü olan Jim Jarmusch’un stiline uygun bir yapıt olarak izlenmeye değer diye düşünüyorum.

 

İyi Seyirler..

 

Bülten kaydı için tıklayınız