Tenin Travmatik Gizemi: Mysterious Skin
Mysterious Skin, Asyalı-Amerikalı yönetmen Gregg Araki’nin, Scott Heim’in aynı isimli romanından uyarladığı 2004 yapımı bağımsız filmidir. Araki, 1990larda epey aktif olan Yeni Eşcinsel Sineması (New Queer Cinema) akımının tanınan isimlerinden biridir. Bu akım çerçevesinde çekilen filmler, eşcinselliği ana akım filmlerden daha gerçekçi ve genellemelerden kaçınan bir tavırla ele alırlar. Mysterious Skin, 2000li yıllarda yapılmasına rağmen Yeni Eşcinsel Sineması’na önemli bir katkı olarak dahil edilebilir. Film eşcinsellik dışında travma, fahişelik ve çocuk istismarı gibi çeşitli konuları sık rastlanmayacak derecede başarılı bir biçimde harmanlar. Film, Kansas’lı iki gencin kesişen hayatlarını ve hikayelerini anlatır. İkisi de okulun beyzbol takımında oynar ve koçları tarafından cinsel tacize uğrarlar. Film süresince büyüdüklerini görürüz: Neil kendisinden büyük erkeklerden hoşlanan bir fahişe olurken, Brian uzaylılarla kafayı bozmuş içine kapanık bir gence dönüşür. Aynı çevrede yaşayıp aynı tecrübeyi yaşamalarına karşın tepkilerinin farklı olduğu ve çok farklı bireyler haline geldikleri görülür.
Kahramanlarımız Neil ve Brian aynı travmatik olayın kurbanları olmalarına rağmen iki farklı şekilde etkilenirler. Bu, onların hafızalarına ve olayı nasıl hatırladıklarına bağlanabilir. Evangelos Tziallas’ın belirttiği gibi Mysterious Skin’in (eş)cinselliği temsilini etkileyici kılan, iki ana karakterin kişiliklerinin ortak travmatik tecrübelerine rağmen birbirinden bu denli farklı olmasıdır. Hatta filmin en başında çocuk halleri üzerinden bile Araki bu farklılığı seyirciye sezdirir. Brian kocaman gözlükleriyle diğer çocuklar tarafından hor görülen ve kendini savunamayan “ezik” bir çocuktur. Daha da kötüsü, okulun beyzbol takımının da en kötü oyuncusudur. Milton W. Wendland tam da bu meseleye, Brian’ın bir erkek çocuk olarak erkeksi özelliklerden yoksun olmasına dikkat çeker: “Neil ile aynı beyzbol takımında oynamasına rağmen beceriksizdir ve erkek çocukların edindikleri gösterişçi maskülen tavırlardan bile yoksundur” (111). Neil ise Brian’ın tam tersi olarak sunulur – beyzbol takımının en iyi oyuncusu “havalı” çocuk. Neil, Brian gibi “ezik”lere kötü davranır ve aynı zamanda koçun gözdesidir.
Neil filmin neredeyse tamamı boyunca asıl karakter gibi görünür, çünkü Brian’ın da koçun tacizinden muzdarip olduğunu ancak filmin sonunda öğreniriz. Filmin en başında öğrendiğimiz gibi Brian’ın başından sekiz yaşındayken bir olay geçer, hayatının beş saatini hatırlamaz ve o beş saatte ne yaptığını bilmez. Çaresizce, o saatlerde uzaylılar tarafından kaçırıldığını düşünür. Bunun etkisiyle sürekli kabus görür, bunları da rüya günlüğüne daha sonra okuyup yorumlamak için yazar. Kabuslarından birisinde küçük Brian’ın yüzünü yakın planda görürüz. Kısa süre sonra yüzüne muhtemelen bir uzaylının zayıf, uzun ve şekilsiz parmakları yavaşça dokunur. Bu ürkütücü sahne filmde birkaç kere görülür ve Brian’ın cinsel tacize maruz kaldığını öğrendiğimizde sahnenin anlamı daha da derinleşir. Aslında o parmaklar bir uzaylının değil de, koçun parmaklarıdır. Brian başına gelen şeyi hatırlamamayı ve bu şekilde bastırmayı seçmiştir. Koçun yerine uzaylı figürünü yerleştirmiş ve onu “bilinmeyen, karanlık ve dünyalı olmayan” bir cisim olarak yeniden şekillendirmiştir (Wendland 88). Brian’ın bu olayı tam olarak hatırlamamasının bir diğer nedeni de bu kayıp saatler boyunca bilincinin yerinde olmayışıdır. Wendland’ın bu husustaki yorumu şöyledir: “Brian, yaşadığı cinsel tacizle ‘ayrıştırma’ yöntemiyle baş etmektedir. Bu terim, zihnin kendini ve ait olduğu bedeni, zihni olayın gerçekleştiği zaman ve mekandan kopararak– bu bayılma, bilincini kaybetme, ya da transa geçme şeklinde olabilir – acıya karşı savunmasını tanımlayan psikolojik sürece denir” (92). Kısaca, Brian’ın zihni yaşadığı tecrübenin üstesinden gelebilmek için bu savunma mekanizmasını geliştirmiştir. Bu nedenle Brian malum gecede yaşadıklarını hatırlamaz ve onun deyimiyle “kapkara bir boşluk”tan ibarettir.
Brian hayatının kayıp saatlerini anlamlandırmak için bir açıklama arayışına soyunur ve neticede bu arayışı bir saplantı haline getirir. Bu saplantısı elbette ki uzaylılardır. Uzaylılar tarafından kaçırıldığını iddia eden insanlarla ilgili belgeseller izler. Odasının duvarlarında birçok bilim kurgu filminin posterini görürüz. Hatta Brian’ın çizdiği uzaylı resimlerini içeren bir defteri dahi vardır. Bu resimlerden birisi özellikle dikkat çeker. Resimde beyzbol ayakkabıları giyen bir uzaylı vardır. Brian neden böyle bir resim çizdiğinin farkında değildir, fakat bu resmin koça direkt bir referans olduğu açıktır.
Çocukluğunda uğradığı cinsel taciz Neil’ı Brian’dan çok farklı bir şekilde etkilemiştir. Wendland bu konuda önemli bir soru yöneltir: birbirine bu kadar benzer hayat koşullarına sahip iki çocuk nasıl olur da aynı tecrübeyi bu kadar farklı yorumlar ve tamamen farklı iki hayata sürüklenir? Gerçekten de, taciz olayını bastıran Brian’ın aksine, Neil tüm ayrıntılarıyla net olarak hatırlar ve aynı tecrübeyi her gün yaşar. Önceden de belirttiğim gibi, Neil artık bir fahişedir ve müşterileri de kendisinden büyük erkeklerdir. Neil’ın cinsel gelişimine değinmek gerekirse, filmin başında onu küçük bir çocuk olarak gördüğümüz sahnelerden Neil’ın yaşına göre cinsel anlamda fazla olgun ve bilinçli olduğunu çıkarabiliriz. Önemli bir sahnede, annesini o zamanki erkek arkadaşı ile birlikte olurken gören Neil hiçbir rahatsızlık emaresi göstermez, hatta onları izlemekten hoşlandığı açık bir biçimde görülür. Yetişkin olarak birlikte olduğu her erkek ona koçu anımsatır ve bu da bastırdığı duyguların geri dönmesini tetikler. Neil, koçla yaşadıklarından sonra sert ve “maskülen” erkekleri fetişleştirmiştir ve müşterilerini de bu kıstaslara göre seçer.
Hafıza, ya da neleri nasıl hatırladığımız travmanın etkileri incelenirken önemlidir. Mysterious Skin’de ana karakterlerin sahip oldukları ortak tecrübeden nasıl ve ne kadar etkilendikleri büyük ölçüde olayları nasıl hatırladıklarına ve hafızalarının nasıl çalıştığına bağlıdır. Araki, Neil ve Brian’ın neyi nasıl hatırladıklarını film boyunca zamanda geri dönüşler vasıtasıyla anlatır. Tacizi tasvir eden bu geri dönüşler filmin iki önemli anlatısını oluşturur, fakat birbirlerinden çok farklıdırlar. Neil’ın anımsadıkları Brian’ın anımsadıkları kadar travmatik görünmez. Jon Davies’in belirttiği gibi Neil’ın çocukluk anılarına cinsel keşif, haz ve arzu hakimken Brian’ın anıları belirsizlik ve bilinç kaybı ile doludur. Zira Araki iki karakterin hatıralarının oluşumundaki farklılığın altını çizmek için birbiriyle çelişen iki sinematik evren yaratmayı tercih etmiş. Neil’ın hatırladıkları sıcak renkler ve yumuşak bir ışıklandırma ile sunulmuş. Bu tür bir görselliğin seçimi, Neil’ın koçla yaşadıklarını travmatik birer durum değil de, ona zevk veren bir deneyim olarak gördüğünü destekler niteliktedir (Tziallas). Bu sekanslar, canlı renklerle tam bir rüya ortamı gibi tasarlanmış. Bütün bu “rüyaları” Neil’ın kafasında canlandırdığını düşünürsek onun koçla vakit geçirmekten hoşlandığı söylenebilir.
Brian taciz olayını net bir şekilde hatırlamaz, fakat gördüğü kabuslar ve belli belirsiz hatıraları filmin ikinci önemli anlatısını oluşturur. Bu sahnelerin mizansenleri Neil’ın anılarını anlatan sahnelerden farklı olarak karanlık ve ürkütücüdür. Olayın tümünü göremeyiz, sadece Brian’ın hatırladığı kadarıyla bölük pörçük ve gizemli bir atmosfer içinde anlatır Araki. Bu geriye dönüş sahnelerinde Brian’ın sesi konuşurken neredeyse korkuyla titrer. Neil başına gelenleri hoş birer anı olarak hatırlarken Brian düşünmek bile istemez, bu nedenle de anılarını bastırmak zorunda kalır. Yaşadıklarının tümünü bastırdığı için anıları Neil’ınkiler kadar açık ve kesin değildir.
Neil ve Brian’ın yaşadıkları travmaya tepkileri aynı zamanda ailevi ilişkileri ve ebeveynleri tarafından da şekillenir. Film süresince iki karakterin de annelerini tanıma ve oğullarıyla aralarındaki ilişkileri görme şansımız olsa da, babaları çok az tanıyabiliyoruz; çünkü neredeyse yok gibiler. Neil’ın babası film boyunca ne tanıtılıyor ne de onunla ilgili bir diyalog geçiyor. Bu durumda Neil’ın bir baba figürüne sahip olmaması koçun ona karşı ilgisine olan tepkisi ile doğrudan alakalıdır. Neil, koçun onunla ilgilenmesinden hoşnuttur. Koçun evinde sekiz yaşında bir çocuğun isteyebileceği her şey mevcuttur: abur cubur yiyecekler, bilgisayar oyunları ve özgürlük. Kaslı, çekici ve maskülen koç Neil’ın sevgisini kazanmak için bunlardan istifade eder ve sonuç olarak onun kahramanı haline gelir. Neil büyüdüğünde buna bir tepki olarak “ultra-maskülen erkekleri fetişleştirir” ve her müşterisinde koçun özelliklerini arar (Tziallas 29). Neil’ın annesi ise koçla oğlu arasındaki ilişkiyi “onaylamanın yanında bunun erkek bir rol modeline ihtiyacı olan genç Neil için sağlıklı olduğunu düşünerek teşvik eder” (Wendland 100). Neil’ın babasının aksine Brian’ın babası filmin başında görünür. “Maskülen” bir oğlunun olmasını istediğini açıkça belli eder. Hatta bu nedenle Brian’ı kötü bir oyuncu olmasına rağmen beyzbol takımında oynamaya zorlar.
Neil ve Brian kendileri ne kadar farklıysa anneleri de birbirlerinden o kadar farklıdır. Neil’ın annesi tam bir bekar “white trash” annedir. Film süresince birkaç farklı erkek arkadaşı olur. Neil da annesini bu erkeklerle yatarken görür. Bu tabii ki Neil’ın cinsel gelişiminde çok önemli bir rol oynar. Filmin başlarında görüldüğü gibi Neil cinsel bir varlık olduğunun farkındadır – özellikle aseksüel görünen Brian ile kıyaslandığında – ve ufak yaşına rağmen mastürbasyon yapar. Wendland, Neil’ın annesini erkek arkadaşıyla birlikte olurken görmesini, onun dile ve sembolik dünyaya geçiş yapmasına bağlar. Neil, yaşıtlarından cinsel anlamda daha erken gelişmiş ve yetişkinlerin sembolik dünyasına adım atmıştır. Fakat tecrübesiz Brian’ın annesine gelindiğinde onun geleneksel bir Amerikan annesi olduğu görülür. Brian’ın annesiyle olan ilişkisi babasıyla ilişkisi kadar kötü değildir. Kendisini annesine daha yakın hissetmesi doğaldır; çünkü Brian onun yaşındaki erkek çocuklarda gözlemlenen erkeksi tavırlar edinme eğiliminden yoksundur. Brian’ın sporda başarılı olmamasını vurgulayan Tziallas, annesine olan yakınlığının eşcinsellik başlangıcı olarak düşünülebileceğini savunur. Fakat Araki, Brian’ın cinsel eğilimini filmde belirtmez. En yakın olasılık olarak aseksüel olduğu düşünülebilir, çünkü bir sahnede ondan hoşlanan yetişkin bir kadını reddeder.
Neil’ın cinsel eğilimi ise filmin başından beri bellidir – erkeklerden hoşlanır. Bununla beraber filmin Neil’ı temsilinin geleneksel olmadığını belirtmekte fayda var. Ana akım filmlerde eşcinsel erkekler çoğunlukla tektipleştirilirler – “efeminen erkek modeli”. Fakat Neil bu tanımın dışında kalır. Bilakis, oldukça heteroseksüel bir erkek olarak görünür – hatta en yakın kız arkadaşı Wendy ondan hoşlanır. Araki, Neil’ın eşcinselliği ile tezat oluşturması için bir eşcinsel karakter daha yaratır – Neil’ın en yakın arkadaşı Eric’tir bu. Eric, Neil’ın aksine makyaj yapar ve çeşitli aksesuarlar takar. Eric beyaz perdede görmeye alışık olduğumuz “efeminen erkek modeli”ne daha yakındır. Kısaca, Araki iki farklı eşcinsel erkek karakter kullanarak eşcinselliğin tek ve kesin bir tanımı olmadığını gösterir.
- Bu makaledeki alıntılar, orijinal dillerinden tarafımca çevrilmiştir.
Kaynakça
Aaron, Michele, ed. New Queer Cinema: A Critical Reader. New Jersey: Rutgers University Press, 2004.
Davies, Jon. “Imagining Intergenerationality: Representation and Rhetoric in the Pedophile Movie”: GLQ: A Journal of Lesbian and Gay Studies 13(2-3) (2007): 369-385.
Tziallas, Evangelos. “Looking Beneath the Skin: Reconfiguring Trauma and Sexuality”: Stream: Culture/Politics/Technology 1(1) (2008): 22-39.
Wendland, Milton W. Real, Truly Live Places: Notes Toward the Queer Uncanny. Diss. University of Kansas, 2011.
Filmografi
Mysterious Skin (Gregg Araki, 2004).
Tweetle