İki Dünya Arasında olmayan “Kahraman”
Bilim kurgu-fantezi türünde seyircisiyle buluşan John Carter bilim kurgu severleri farklı bir deneyim yaşatıyor. Mars’ta geçen konusu nedeniyle iki dünya arasında kalan kahraman üç boyutlu görselliği ve renk kullanımlarıyla bir Disney yapımı olduğunu gösteriyor.
Görselliği açısından klasik bilim kurgu filmlerinin aksine gri ve parlak renkler yerine canlı, doğaya ait renklerin kullanıldığı filmde, uzayın büyüklüğü, Mars’ın büyüklüğü ve gezenler arası yolculuk dikkat çekerken, sadece şehirler açısından bilim kurgunun büyülüğü dünyasından bahsedebileceğimiz bir bilim kurgu örneği oluyor.
John Carter İki Dünya Arasında aslında adının da tam tersi nerde olmak istediği çok belli bir karakterle karşımıza çıkıyor. Edgar Rice Burroughs’un Barsoom romanlarının ana karakteri olan John Carter, Mars’a olan yolculuğu ve yaşadığı olaylar Dünya’ya geri döneme mücadelesi 1912 senesinden günümüze dönem dönem gündeme gelmiş bir efsane aslında. Çizgi roman karakteri John Carter’ınsinemadaki yolculuğu olan bu film ise aslında çok uzun yıllardır beklenen ve defalarca yapımı bir şekilde duran ve sonunda alışılmadık şekilde Walt Disney tarafından hayata geçirilen sıradan bir kahramanlık hikayesi.
Joseph Campbell’ın Kahramanın Yolculuğu kitabında klasik senaryo yazımı –hikaye yazımı- ile ilgili anlattığı tüm kahraman kriterlerine harfiyen uyan bir filmle karşı karşıyayız. Bu kriterlere kısaca bakacak olursak, klasik film senaryosunda; kahramanımız günlük hayatına devam etmektedir, hayatını değiştirecek bir olay olur ve bir anda hayatı değişir. Ancak ya bu yolu tercih edecektir ya da geri dönecektir. Sonra fark eder ki artık geri dönüşü pek de mümkün değildir. Bu çıktığı yolda ona bir tane “baba” figürü “mentor” eşlik eder. Sonra görevini tamamlayan bu mentor onun hayatından çıkar. Kahraman artık en başta ki hayatından ve hedeflerinden çok uzakta bambaşka bir insan olmuştur. Göstermiş olduğu bu değişim ona “yeni bir dünya” getirmiştir. Yeni dünyasında mutlu ve mesut yaşamaya devam eden kahramanımız, bu yeni hayatında kahraman olarak değil, normal bir insan olarak devam eder, ancak kendisinin gizli bir kahraman oluşunun bilincindedir.
Klasik film anlatımını bu şekilde özetleyebiliriz, ancak tabi ki bu kadarla sınırlı değildir. Kahramanımıza bir de aşk eşlik etmekte ve bu yolculukta onun maceralarında ona destek olmaktadır. Bu bağlamda John Carter’ın tam anlamıyla Camplle’ın kahramanı olduğunu ve aynı zaman da Walt Disney’in 3D kahramanları arasında senaryo anlatımı açısından diğer başarılı karakterlerin yerini aldığını belirtebilirim.
Yönetmeni Andrew Stanton’un başarılı yönetmenliği sayesinde karakterin detaylı tanıyabildiğimiz filmde, yönetmenin daha önce ki filmlerinden farklı olarak “insani” ögelerle karşı karşıyayız. Daha önce Oyuncak Hikayesi 3, Yukarı Bak ve Vol.i filmleriyle tanıdımız yönetmen Walt Disney’in sık sık çalışmayı tercih ettiği yönetmen ve yapımcılar arasında yer alıyor. Bu yüzden de çok uzun zamandır defalarca yapılma aşamasına gelinen ancak bir şekilde yarım kalan filmi Stanton’a emanet ettiklerini düşünebiliriz. Kendisine Oscar getiren Vol.i’den sonra Disney’le yollarını ayırmayan yönetmen bu filmin senaryo ekibinde de yer almıştır.
Film görselliği ve kabilelerinde yaşayan yerlileriyle aslında daha önce çok defa tanışmış olduğumuz bir anlatımı sunuyor diyebilirim. Avatar ‘da da görmüş olduğumuz uzun boylu, insana benzemeyen ama insani ögeleri belki de bir insandan çok daha fazla olan “yaratıklarla” bizi bir kez daha baş başa bırakan film. Freud’un “uncanny” “tekinsiz” kavramıyla aslında bizi bizle yüzleştiriyor. Asıl olarak iki şekilde karşımıza çıkan bu tekinsizlik kavramı bu filmde her iki şekliyle de varlığını sürdürüyor. Toplumun yabancı olduğu, tehlikeli gördüğü, karanlık ya da güvensiz topraklarla birlikte, insana benzemeyen ve uzuvları bir insandan çok daha büyük olabilen, insanın kendi parçalarını başka başka türlü görmesine neden olan şekliyle de karşımızda duruyor, tıpkı Avatar filminde olduğu gibi. Bilim kurgu filmlerinin gerçeklerle farklı yüzleşme olduğunu ve aslında günümüzün ya da toplumsal belleğimizin bir hesaplaşması olduğunu düşünürsek bu “tekisizlik” duygusu için bir çok alt metin okuması yapabiliriz.
Sonuç olarak John Carter İkin Dünya Arasında derken aslında insanın kendi ve “öteki” çevresi ya da büyük kıtalar ve “diğerleri” gibi bir çok alt metinin yer aldığı gizli ideolojik bir Walt Disney filmi.
Kaynaklar
- Camphell, Joseph. 2009. Kahramanın Yolculuğu. İstanbul: Kabalcı Kitapevi
- Freud, Sigmund. 2011. Psikanaliz Üzerine Konferanslar. Ankara: Alter Yayıncılık
Tweetle