Çizgi ile Hikâye Anlatmak
Çizgi-roman tarihin en eski sanatlarından biridir. Bu her ne kadar iddialı olduğu kadar ilginç bir tez olsa da, bütün paramatreler bu savı desteklemektedir. Çocuk işi deyip küçümseyenlere bir cevap olabilecek, “dokuzuncu sanat” olarak adlandırılan çizgi-romanın tarihine bir göz atalım.
Mağara sanatının stratigrafik olarak tarihlendirilmiş en eski örnekleri Fransa'da Perigord, Les Elzies yakınlarındaki La Ferrassie'de bulunan, M.Ö. 25.000 yılından kalma hayvan resimleri ve sembolleridir. İspanya Altamira'daki, bizonların tasvir edildiği mağara resimleri de Buzul Çağı'na, M.Ö. 15,000'lere aittir. Bu resimlerin avcılar tarafından yapıldıkları görüşü yaygın bir kabul görmüştür; dolayısıyla bir hadiseyi, bir macerayı temsil ettikleri de rahatlıkla söylenilebilir. Bu tasvirler vahşi bir bizonla, dev bir atla karşılaşmanın, çarpışmanın heyecanını yansıtan çizimlerdir. Yani bugünkü kriterlere göre resimden ziyade çizgi romanın muhtevası ile örtüşen ve özdeşleşen şeylerdir. Tam bu noktada bir tanım yapmak gerekirse; Türkçedeki çizgi-roman terimi her ne kadar “roman” kelimesini barındırsa da format olarak bir kitap halinde olma gibi bir zorunluluk barındırmaz.
Çizgi-roman için genel bir tanım yapmamız gerekir ise de seri halindeki resimlerle oluşmuş eserler diyebiliriz. Alıştığımız çizgi roman şekli yazı ile çizimin bütünleşmesi olsa da her zaman yazının bulunması gerekmediğini hatırlatalım. Bu tanımlamadan sonra mağara resimlerinin formalarının da çizgi-roman formatına oldukça uygun olduğu hatta çizgi-roman'ın ilk örnekleri oladuğu tezi savunulabilir. Tarihte içerisinde Mısır hiyeroglifleri ya da daha yakınlara gelirsek Ayasofya’daki mozaikleri düşünülecek olursa resimlerle hikâye anlatmanın çok da yeni bir buluş olmadığını anlarız.
Çizgi romanın bu “ilkel” hâlinden daha yaygın bir hâle gelmesi için ise matbaacılığın yaygınlaşması gerekmiştir. 18. yüzyılda başta William Hogarth, bazı sanatçılar birden çok resimle anlattıkları öyküleri baskıyla çoğaltıp sergilemeye başlamışlardır.
Modern çizgi-roman'ın babası ise Rodolphe Töpffer olarak kabul edilir. Töpffer yazılarını resimlerin altındaki küçük kutulara yerleştirmeyi tercih etmiş ancak eserleri ünlü olup yayınlandığı gazetelerin satışını arttırsa da Töpffer yaptığı işi bir hobiden fazla görmemiştir. Bu yüzden öncülüğünü yaptığı sanatın gelişimi de başkalarının görevi olmuştur.
Çizgi-roman'ın gelişmesinde büyük katkısı olan öncülerden biri de, konuşma balonlarının sık sık kullanımıyla yazıyı resmin içine yerleştiren “the Yellow Kid-Sarı Çocuk” gazete bandıdır. Bu bandın ana karakteri olan Sarı Çocuk konuşma balonlarının yanı sıra tişörtünün üstüne yazılı replikleriyle yazı ve resmin bütünleşmesinde bir adım daha atmıştır. Benzer çizgi bantların da ünlenmesi ise gazeteler çizgi bantlara daha da sık başvurmasını sağlamıştır.
Sadece çizgi-roman içeren yayınlar ise ilk kez 1930'lu yıllarda ortaya çıkmış. Gazetelerde, dergilerde yayınlanan bantları birleştirip satmayı akıl eden Max Gaines’in fikri tutunca çizgi-romanlar bayilerde tek başlarına satılmaya başlamıştır. Süper kahramanların ilk ortaya çıkışı da bu hareketten sonra olmuş, II. Dünya Savaşı’yla beraber kahramanlara artan ilgi Superman, Yüzbaşı Amerika gibi karakterlerin dergilerini popüler hale getirmiştir. Bu dönemlerde yeni başlayan çizgi-roman çağının sadece tek bir konu üzerine yoğunlaşmadığını da belirtmek gerekmektedir.
Çizgi-roman'ın Altın Çağı olarak adlandılabilcek bu dönemin, hatta günümüzün en popüler çizgi karakterlerini 1939'un ilk aylarından başlayarak 1941'in son aylarına kadar ortaklıkları süren DC ve All-American Comics üretmiştir. Bunlar; Superman, Batman, Robin, Wonder Woman, Flash, Green Lantern, Atom, Hawkman ve Aquaman'dır. Şu anda Marvel Comics'in o yıllarda selefi olan Timely Comics ise Human Torch, Sub-Mariner ve Captain America gibi süper kahramanları yaratmışlardır.
II. Dünya Savaşı'nın Altın Çağ'a etkisi çok büyük olmuştur. Özellikle süper kahraman temalı çizgi romanlar, temelde iyinin kötüye karşı zaferini işledikleri, ucuz, kolay taşınabilir ve kolay okunan tipte oldukları için popülerlikleri büyük ölçüde artmıştır. Bu dönemde çizgi-roman şirketleri kahramanlarını itilaf güçlerine karşı savaştırmışlar, süper kahramanların Adolf Hitler'i yumrukladıkları ve Japon askerleriyle kavga ettikleri kapaklar ise zamanın ikonları arasında yerini almıştır.
Altın Çağ'ın popüler kültüre en büyük katkısı süper kahramanlar olsa da, diğer türde çizgi romanlar da tezgahlarda Superman ve Captain America'nın yanında satılıyordu. Altın Çağ'da mizah, hayvan, vahşi batı, romantik gibi pek çok türde çizgi roman yayınlanıyordu.
1950'lere gelindiğinde çizgi romanların korkunç öğelerini, çocukların ruhsal sağlığı için tehdit olarak gören bir kesim Amerika’da çizgi romanlara sansür uygulanmasına sebep olmuş ve çizgi romanın Altın Çağı böylece sona ermiş ve Gümüş Çağ olarak adlandırılan dönem başlamıştır.
Çizgi-roman'ın Gümüş Çağı, Amerikan çizgi-roman'cılığında özellikle süperkahraman temasında sanatsal ve ticari olarak ilerlemenin kaydedildiği, 1950'lerin ortasından 1970'lerin ilk yıllarına kadar uzanan bir dönemi kapsar. Gümüş Çağ'da, özellikle süperkahramanların karakterleri detaylandırılmış ve geliştirilmiştir. Maceralarda bilimkurgu öğelerine sıklıkla rastlanır. Ancak en önemli unsur, süperkahramanların daha "insansı" oluşlarıdır. Gümüş Çağ'dan başayan bu konsept günümüzde de devam etmektedir ve karakterlerin süper güçleri ile sürdürdükleri maceralar kadar, olağan hayatta karşılaşılabilinecek sorunlar da önemlidir.
Gümüş Çağ'ın en önemli çizgi-karakteri Marvel Comics'in yarattığı Spider-Man'dir. Ancak dönemin ticari zirvesi Batman'in 1966-1968 yılları arasında gösterilen televizyon dizileri olarak sayılabilir. Bu dizi çizgi-romanlara olan ilgiyi arttırdı, ancak sanatsal açıdan sığlığı ile halkın çizgi-roman sanatını hor görmesine de neden oldu. Çağın kayda değer diğer kahramanlar ise; Fantastic Four, Hulk, Iron Man, Thor, Daredavil, X-Men olarak sayılabilir.
Çizgi-roman'ın Bronz Çağı, Amerikan çizgi-roman'cılığında 1970'lerin ilk yılları ile 1980'lerin ortalarına kadar sürdüğü kabul edilen döneme verilen ve resmi olmayan isimdir.
Bronz Çağ, Gümüş Çağ'da ilk örnekleri görülen pek çok öğeyi barındırsa da daha renkli seriler ve kahramanlar ile öne çıkmıştır. Ancak Comics Code'un değişmesi ile karanlık temalar da tekrar anlatılmaya başlamış ve uyuşturucu kullanımı gibi gerçek hayatta görülen sorunların ilk işlendiği çağ olmuştur.
Bronz Çağ'ı başlatan tek bir olay yoktur. Ancak 1970'lerin ilk yıllarındaki çeşitli olaylar birlikte gözden geçirildiğinde, çizgi-roman'ın önceki onyıldan farklı bir konuma geldiği görülebilir.
Bu çağda çizgi-roman serilerinde uyuşturucu ve ırkçılığa dair önyargılar ile sosyal adaletsizlik konuları da işlenmiştir. Örneğin; X-Men çizgi-romanlarında, mutantların gerçek dünyadaki azınlıklar gibi değişik, farklı ve hatta aykırı konumda olmaları bu serilerin toplumun pek çok kesiminde popüler olmasını sağlamıştır. Eskisi kadar olmasa da, bu temaları işleyen hikâyeler günümüzde de zaman zaman ele alınmaktadır.
Bronz Çağ'ın sona erip ermediği konusu bugün tartışılan bir konudur, hâlâ bitmediği konusunda argümanlar vardır. Bittiğini savunan kişiler ise kesin bir tarih veya özel bir çizgi-roman serisi söyleyememektedir. En çok kabul gören tarih aralığı ise 1985-1986 'dır.
Bronz Çağ'dan sonra gelen çağa ise genellikle çizgi-roman'ın Modern Çağ'ı adı verilir. Ancak, Batman: The Dark Knight Returns (Frank Miller) ve Watchmen (Dave Gibbons) gibi karanlık temalı çizgi-romanlar yüzünden çizgi-roman'ın Karanlık Çağ'ı olarak isimlendirildiği de görülmüştür. Bu dönemde karakter daha karanlık ve zihinsel olarak daha karmaşıktılar, yaratıcıları ise daha tanınmış ve endüstriye yön verir durumda olmuşlardır.
1970'lerde doğan anti-kahramanlar bu dönemin vazgeçilmezleri olmuşlardır. Artık bu karakterler istisna değil adeta kural olmuşlardır. Anti kahramanları en fazla ün yapanları Cable, Venom ve Spawn'dır fakat birçok hayran bu yeni karakterlerin orijinallikten yoksun ve sevimsiz psikopatlar olduklarını belirtmişlerdir. Bazı eleştirmenlere göre bu trend 1980'lerin kinikliğinden etkilenmiştir. Çünkü bu karakterlerle bir insanın kendi başına olağanüstü yeteneklerini kullanarak iyiliği savunmasının yerini, derin zihinsel etkilere sahip insanların suçluları yok etmeleri almıştır. Daha fazla psikoljik derinliği olan karakter yaratma eğilimi, üstün yetenekli kötü adam karakterlerini de etkilemiştir. Örneğin; Batman'in güçlü rakibi Joker, azılı bir katilden çok hareketlerini kontrol edemeyen akıl hastası bir psikopatı resmetmektedir. X-Men'in rakibi Magneto da mazlum insanlar için savaşan daha yararlı ve sempatik bir karakter olmakla birlikte kabul edilemez davranışlarda da bulunmaktadır.
Çizgi-romanlar seri basıma başlandığından bu güne kadar pek çok sanata da ilham kaynağı olmuşlardır. Özellikle sinema çizgi romanlardan fazlasıyla beslenmiştir ve hâlâ da yayarlanmaktadır.
1940'lardaki dizilerden beri çizgi-roman'ların sinema uyarlamaları küçük bütçeli uyarlamalardı ve genellikle de hedef kitlesi olarak çocukları seçmişlerdi. Sanatsal açıdan ciddi görülmeyen bu tür 1978'de, "Superman: The Movie" filmi ile bu anlayışı yıktı. Büyük bütçesi, görsel efekt kullanımı ve hedef kitlesinin çocuklar kadar büyükler olması ile gerçek anlamda bir sinema filmiydi ve Superman rolünü oynayan Cristopher Reeve'i bir efsane yaptı. 1989 tarihli Batman filmi ise Modern Çağ çizgi-roman'larının karanlık havasını beyazperdeye taşıdı. Superman'in 80'lerde ve Batman'in 90'larda devamı çekilen filmleri belirli bir düzeyde ticari baºarıya ulaºmakla kalmadı, çizgi-roman okuyucularının yeni nesline filmlerde yer alan karakterleri de yeniden tanıttı.
2000 'de çekilen X-Men ile başlayan çizgi-roman uyarlamalarının rönesansı, Spider-Man (2002), Daredevil, X2: X-Men United, Hulk (2003), Hellboy and Spider-Man 2 (2004), Fantastic Four, Elektra, Batman Begins (2005) ve X-Men 3, Superman Returns (2006) ile devam etti. Bu başarılı yapımlar da önceki versiyonları gibi süperkahramanların popülaritesini arttırdılar ve ticari başarı elde ettiler.
Ek olarak, süperkahraman içermeyen çizgi-romanların film uyarlamaları da özellikle 2000'li yılların başından itibaren görülmeye başlandı. Bunların içinde The Crow (1994), Ghost World (2001), Road to Perdition (2002), American Splendor (2003), Sin City (2005), A History of Violence (2005), Constantine (2005), V for Vendetta (2006) sayılabilir.
Quentin Tarantino'nun Pulp Fiction filmi tüm dünyada büyük bir beğeni toplamış ve sinema klasikleri arasında yerini almıştır. Tüm sinema çevrelerinde beğeni ile karşılanan bu filmin bir sahnesi aynen Martin Mystere'in Savaşın Kaderini Değiştiren Pinpon Kazası isimli çizgi roman'ından alıntılanmıştır. Mr. Wolf'un Vincent Vega ve Jules Winnfield'i yıkadığı sahne birebir roman ile aynıdır. Vincent, yanlışlıkla arka koltuktaki genci vurur. Jules'le birlikte Jimmie'den yardım isterler. Çünkü arabanın arkası kanla karışık beyin parçalarıyla doludur. Jimmie, Mr. Wolf'u çağırır. Wolf, arabayı Vincent ve Jule'e temizlettirir. Sonra da üstü başı kan olan iki serseriyi soyup bahçe sulama hortumuyla yıkar. Mr. Wolf o sahnede "Saçlar kuru kaldı!" der. Bu sahne ünlü replikleri de dahil, Martin Mystere'den alıntılanmıştır.
Bugün çizgi roman dünyasındaki hareketliliğin ticari niteliği yüzünden yukarıda bahsettiğimiz teorik tahlillere kimse yönelmemektedir. Buna karşın çizgi romanlar dikkatli analiz edilecek olursa tarihinin ne kadar gerilere gittiği ve ilk örneklerinin hiç beklenmedik yerlerde karşımıza çıktığı görülebilir. (Eski lahit kral mezarlarında bile).
Çizgi-roman eleştirmenleri sanatın geleceğini parlak görmektedir. Film ve dizi uyarlamalarıyla daha geniş kitlelere ulaşan eserler insanların resimli roman kültürüne daha farklı gözle bakmasını sağlamaktadır. Türkiye’de de çizgi romanın gün geçtikçe yeniden ünlendiğini söyleyebiliriz. Artık her kitapçıda bir çizgi roman bölümü bulabildiğimiz gibi klasik edebiyat eserleri de (bazı yayıncıların yaratıcı fikirleri sayesinde) çizgi-romanlara dönüştürülmekte ve bu raflarda yerlerini alarak türe yeniden Altın Çağı'nı yaşatmayı hedeflemektedir.
KAYNAKÇA
Comic Book Resources-Comic Book News and Commentary Site
Newsarama-Comic Book News and Commentary Site
Tweetle