Ayakları yere basan bir James Bond: Skyfall
Kasım ayının kuşkusuz en iddialı projesi olan Skyfall, 2 hafta önce Türk seyircisi ile buluştu. Gişe açısından hiçbir problemi olmayan bu 23. James Bond filmi tabiri caizse artık bir alışkanlık haline geldi. Hatta daha doğru tanımlamak gerekirse bir sinema geleneği. Sonuçta 50.senesini kutlayan bir projeden bahsediyoruz. Bu durumdan ne yazar Ian Fleming, ne de serinin takipçileri şikayetçi değil. Bu durumda biz sinefillere de salonda yerimizi alıp, filmin beyazperde de keyfini çıkarmaktan başka bir seçenek kalmıyor.
Skyfall, yazımızın başında belirttiğimiz gibi serinin 23. filmi. Ancak James Bond'ları oynayan aktörlere ve yönetmenlerin ele alışlarına göre dönemlere ayırabiliriz sanırım. Sean Connery ile başlayan film serisi, Connery'nin James Bond etiketinden sıyrılmak adına( Çokta işe yaramışa benzemiyor) projeden ayrılması ile yeni yüzlerle hikayesini anlatmaya devam etti. Roger Moore ve Timoty Dalton ile geleneği sürdüren film serisi( tek film ile de olsa James Bond olmayı başaran George Lazanby'i de hatırlatmak gerekir) Pierce Brosnan'a ve 90'lara ulaştığındabiraz affallamış gözüküyordu. Tamamen tekdüzeleşen ve sıfır noktasına yaklaşan seriyi, Martin Campbell'ın kamerası ve Daniel Craig'in yüzünün kurtardığını söylesek yeridir. Casino Royale ile seriye yepyeni bir soluk kazandıran ikiliden Craig, yoluna James Bond olarak devam etti. Bu rolü ilk aldığında tartışılsa da ne kadar olumlu bir karar olduğunu Casino Royale,Quantum of Solace ve Skyfall, kanıtlar nitelikte.
James Bond tarihi hakkında kısa bir hatırlatmanın ardından film hakkında konuşmaya dönersek, Marc Foster'ın Quantum of Solace'i ile sıradan bir aksiyon filminden öte gitmeyen seri Skyfall ile yeniden eski formuna kavuşuyor. Casino Royale'i bir kenara ayırırsak en karanlık James Bond filmlerinden birisi, Skyfall. Onu bu kadar karanlık ve bir o kadar gerçekçi kılan ise, Sam Mendez ve senaryo ekibinden başka kimse değil. Onların yetenekleri Daniel Craig'in ciddi siması ve duruşu ile de birleşince fevkalede bir filmle karşı karşıya kalıyoruz. Christopher Nolan'ın Batman serisini bir enkazdan çıkarıp gerçekçi bir altyapıya kavuşturması ile özellikle süper kahraman filmleri üzerinde realist bir akım başlamıştı. İşte bu kurgu karakterlerin ayakları yere basma durumu, bu filmde de gerçekleşiyor ve yara alan, çokça yanılan, en önemlisi dibi gören bir James Bond izliyoruz. Filmin teması için konuşmak gerekirse ben diriliş diyebilirim. Zaten filmin pek çok sahnesinde bu durumu sezebiliyorsunuz.
Teknik açıdan çok başarılı bulduğum bir film, Skyfall. Girişini İstanbul'da yapan film, bir kez daha şehrimizin nadide güzelliklerinden bizi alıkoyuyor olsa da İstanbul'u kötü yansıttığını düşünmüyorum. Heyecanlı kovalamaca sekansının ardından bizi bekleyen sürpriz ve jeneriğin girişi ile kendimizi James Bond dünyasının bir parçası olarak hissetmeye başlıyoruz. Ayrıca filmin jeneriğini çok başarılı buldum. Belki de James Bond filmleri tarihi açısından en başarılısı. Adele'nin güzel sesininde etkisi büyük olsa gerek. Onun dışında filmde bir düşüş hikayesi izlemeye başlıyoruz. Zihnen yenilmiş bir Bond ve onun kimliğine tutunuşunu izlemek seyirciyi mest ediyor. Elbette izlediğimizin bir James Bond filmi olduğunun farkındayız ve kahranamızın gerekli yükselişi başladığından itibaren film klasik haline bürünüyor. Ancak bu klasik halinde bile seyirciyi, şaşırtmayı ve de müthiş bir tat bırakmayı başarıyor. Ek olarak filmin, gölgede ki dövüş ve kötü adamın ortaya çıktığı sahnelerin müthiş olduğunu vurgulamalıyım.
Film için söylenebilecek çok şey olsa da, Daniel Craig, sevgili M'imiz Judie Dench ve Javier Bardem'in oyunculuklarına ayrı bir parantez açmak lazım. Sean Connery dışından konuşmak gerekirse bence en iyi Bond, Daniel Craig'tir. Hatta onun gerçek bir ajan olduğunu dahi düşünmekteyim. Judi Dench için çok konuşmaya gerek yok kendini kanıtlamış bir isim ancak oscarlı oyuncu Javier Bardem'in filmin en sürükleyici parçası olduğunu söyleyebilirim. Gelmiş geçmiş en iyi James Bond kötüsü olabilecek kadar iyi rol kesen Javier Bardem için bile izlenebilecek bir film olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak, Skyfall, Casino Royale'in başlattığı gerçekçi Bond geleneğini başarı ile sürdürüyor ve seyirciyi tatmin etmeyi başarıyor. Filmin özellikle sonlarına doğru gerek diyaloglarda gerek olaylarda klişeler olduğu bir gerçek ama bu klişeler yüzümüzden gülümsemeyi asla eksik etmiyor. O zaman 24. filmde görüşmek üzere size heyecan dolu dakikalar diliyorum.
Tweetle